18.03.2015

18 MART-ÇANAKKALE ZAFERİ


Bu gün 18 Mart 2015

Çanakkale Zaferi'nin 100.yıldönümü..

Büyük bir Vatan aşkı ve iman gücü ile en küçüğü daha 15 yaşında iken cephede savaşan, 
biraz sonra öleceğini  bile bile gözünü kırpmadan düşmanla mücadele eden,
Kendi cenaze namazını kılan 
Kınalı Kuzular sayesinde
Çanakkale geçilmez oldu.

Onlar geri dönmeyi asla düşünmediler.

Bu anlamlı ve duygu yüklü 
günde ;

Vatan uğruna canlarını seve seve feda eden şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygı ile anıyorum.

Mekanları Cennet olsun.

Çanakkale Şehitliği'ne gitmeye dayanamıyorum.

Onlar;
Birçoğu 
15-16-17-18-19-20-21-...
yaşında ölümsüz olan,
Her biri Kahramanlık Destanı yazan, bizlere bu günleri kazandıran buruk da olsa gururla andığımız ve asla unutmayacağımız Şehitlik Mertebesine ulaşmış birer vatan evladıdır.

Şehitlik en şerefli ölümdür.

Bizlere düşen görev;

Onların emanetine sahip çıkmaktır.

Bugünlere gelebilmemiz için 
ne büyük fedakarlıklar yaptıklarını unutmayalım,
unutturmayalım..

Tüm Dünya'ya ÇANAKKALE'nin ve Vatanımızın topraklarının tamamının GEÇİLMEZ olduğunu ve olacağını bir kez daha duyuralım..

Ne mutlu Türk'üm diyene..

Selma Er.



14.03.2015

14 MART- TIP BAYRAMI



Bu gün 14 Mart 2015

Tıp Bayramı..

Tüm Doktorların, Sağlık Çalışanlarının ''14 MART TIP BAYRAMI'' nı kutlarım..

Yaşarken, birşeylere koştururken, okurken, çalışırken, 

Kısaca;

Hayat akıp giderken..

Bir çoğumuz farkına varamıyoruz aslında..


Neyin ya da nelerin bizim için daha önemli, daha değerli olduğunu..

Ne zaman ki sağlığımız bozuluyor, bir yerimiz ağrıyor, sakatlanıyoruz, belki nefes alamaz hale geliyoruz.. 


İşte o zaman anlıyoruz;

Dünya'da sağlıktan ve sevgiden daha önemli bir şey yok aslında..

Paranın satın alamayacağı tek şey SAĞLIK..

Tüm yaşamımız boyunca;

Doğumumuzdan ölümümüze kadar sağlık ve hastalık ile ilgili her ihtiyaç duyduğumuzda başvurduğumuz; hastalığımıza teşhis koyan, bizi tedavi eden, en önemlisi hiç bir zaman ''Hipokrat Yeminini'' unutmayan değerli doktorlarımıza, hemşirelerimize, tüm sağlık çalışanlarımıza bu vesileyle teşekkürlerimi ve minnet duygularımı sunuyorum..


Atatürk, ne güzel söylemiş;

''Beni Türk Doktorlarına emanet edin'' demiş..

Kanuni Sultan Süleyman'ın dediği gibi;

''halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi ,

olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi... ''


14 MART TIP BAYRAMI'nda;

*Dünya'da ve Türkiye'de Sağlık hizmetlerinden tüm hastaların gerektiği şekilde yararlanmasını dilerim..

*Özellikle Acil Servislerin, Ambulansların en hızlı ve doğru bir şekilde insan hayatına gereken değeri vererek ilk müdahaleleri yapmalarını, 1 dk'nın bile sağlık konusunda ne kadar önemli olduğunu  unutmamalarını hatırlatırım..

*Özellikle İstanbul'da bazı kişiler tarafından Ambulansların trafikte sağladıkları öncelik avantajlarını -taksi niyetine- kötüye kullanmamalarını önemle rica ederim..

*Bu vesileyle her zaman her ortamda tekrarladığım ''KAN BAĞIŞI'' ve ''ORGAN BAĞIŞI'nın önemini bir kere daha hatırlatmak isterim..

*Doktorlarımıza ve tüm sağlık çalışanlarımıza; Hastalarına daha iyi bakabilecekleri, tam donanımlı hastaneler, hasta başına muayene ve tedavi için gerekli sürelerin ve şartların sağlanmasını dilerim..

*Maddi durumu yetersiz olan hiç bir hastanın hastanede rehin kalmamasını da diliyorum..

*Bu vesileyle Doktor olan yakınlarımın da Tıp Bayramını kutluyorum, hastalarına acil şifalar diliyorum..


selma er.

Orjinal Hipokrat Yemini'nin Türkçeye çevrilmiş hali aşağıdaki gibidir:

''Hekim Apollon Aesculapions, Hygia Panacea ve bütün Tanrı ve Tanrıçalar adına. And içerim, onları tanık ve şahit tutarım ki, bu andımı ve verdiğim sözü gücüm kuvvetim yettiği kadar yerine getireceğim. Bu sanatta hocamı, babam gibi tanıyacağım, rızkımı onunla paylaşacağım. Paraya ihtiyacı olursa kesemi onunla bölüşeceğim. Öğrenmek istedikleri takdirde onun çocuklarına bu sanatı bir ücret veya senet almaksızın öğreteceğim. Reçetelerin örneklerini, ağızdan bilgileri şifahi bilgileri ve başka dersleri evlatlarıma, hocamın çocuklarına ve hekim andı içenlere öğreteceğim. Bunlardan başka bir kimseye öğretmeyeceğim. Gücüm yettiği kadar tedavimi hiçbir vakit kötülük için değil yardım için kullanacağım. Benden zehir isteyene onu vermeyeceğim gibi, böyle bir hareket tarzını bile tavsiye etmeyeceğim. Bunun gibi bir gebe kadına çocuk düşürmesi için ilaç vermeyeceğim. Fakat hayatımı, sanatımı tertemiz bir şekilde kullanacağım. Bıçağımı mesanesinde taş olan muzdariplerde bile kullanmayacağım. Bunun için yerimi ehline terkedeceğim. Hangi eve girersem gireyim, hastaya yardım için gireceğim. Kasıtlı olan bütün kötülüklerden kaçınacağım. İster hür ister köle olsun erkek ve kadınların vücudunu kötüye kullanmaktan mazarattan sakınacağım. Gerek sanatımın icrası sırasında, gerek sanatımın dışında insanlarla münasebette iken etrafımda olup bitenleri, görüp işittiklerimi bir sır olarak saklayacağım ve kimseye açmayacağım.''

11.03.2015

İSTİKLAL MARŞI'NIN KABULÜ

12 Mart 1921 

İstiklâl Marşı'nın Kabulü

Mehmet Âkif Ersoy tarafından kaleme alınan İstiklâl Marşı, 12 Mart 1921'de Birinci TBMM tarafından, Türkiye için İstiklâl Marşı olarak kabul edilmiştir.

 
Mehmet Âkif Ersoy tarafından kaleme alınan İstiklâl Marşı, 12 Mart 1921'de Birinci TBMM tarafından, Türkiye için İstiklâl Marşı olarak kabul edilmiştir.

Türk Kurtuluş Savaşı'nın başlarında, İstiklâl Harbi'nin milli bir ruh içerisinde kazanılması imkânını sağlamak amacıyla Maarif Vekaleti, 1921'de bir güfte yarışması düzenlemiş, söz konusu yarışmaya toplam 724 şiir katılmıştır. Kazanan güfteye para ödülü konduğu için önce yarışmaya katılmak istemeyen Burdur milletvekili Mehmet Âkif Ersoy, Maarif Vekili Hamdullah Suphi'nin ısrarı üzerine, Ankara'daki Taceddin Dergahı'nda yazdığı ve İstiklal Harbi'ni verecek olan Türk Ordusu'na hitap ettiği şiirini yarışmaya koymuştur. Yapılan elemeler sonucu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 12 Mart 1921 tarihli oturumunda, bazı mebusların itirazlarına rağmen Mehmet Âkif'in yazdığı İstiklal Marşı coşkulu alkışlarla kabul edilmiştir. Mecliste İstiklâl Marşı'nı okuyan ilk kişi dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver olmuştur.

Mehmet Âkif Ersoy İstiklâl Marşı'nı, şiirlerini topladığı Safahat'ına dahil etmemiş ve İstiklâl Marşı'nın Türk Milleti'nin eseri olduğunu beyan etmiştir.

Mehmet Âkif Ersoy, (20 Aralık 1873 - 27 Aralık 1936), baba tarafından Arnavut, anne tarafından Özbek asıllı olan Cumhuriyet Dönemi şairi, veteriner hekim, öğretmen, vaiz, hafız, Kur'an mütercimi, yüzücü, milletvekili'dir. Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal marşı olan İstiklâl Marşı'nın yazarıdır. "Vatan Şairi" ve "Milli Şair" unvanları ile anılır. Çanakkale Destanı, Bülbül, Safahat en önemli eserlerindendir. II. Meşrutiyet döneminden itibaren Sırât-ı Müstakîm (daha sonraki adıyla Sebîlü'r-Reşâd) dergisinin başyazarlığını yapmıştır. Kurtuluş Savaşı (1920-1923) yılları arasında Burdur milletvekili olarak 1. TBMM'de yer almıştır. Meclis kayıtlarında adı "Burdur milletvekili ve İslam şairi" olarak geçmektedir.



Kendi döneminde Millî Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey'in ricası üzerine arkadaşı Hasan Basri Bey kendisini ulusal marş yarışmasına katılmaya ikna etti. Konulan 500 liralık ödül nedeniyle başlangıçta katılmayı reddettiği bu yarışmaya, o güne kadar gönderilen şiirlerin hiç biri yeterli bulunmamıştı ve en güzel şiiri Mehmet Âkif'in yazacağı kanısı mecliste hâkimdi. Mehmet Âkif'in yarışmaya katılmayı kabul etmesi üzerine kimi şairler şiirlerini yarışmadan çektiler. Şairin orduya ithaf ettiği İstiklâl Marşı, 17 Şubat günü Sırât-ı Müstakîm ve Hâkimiyet-i Milliye'de yayımlandı. Hamdullah Suphi Bey tarafından mecliste okunup ayakta dinlendikten sonra 12 Mart 1921 Cumartesi günü saat 17:45'te ulusal marş olarak kabul edildi. Âkif, ödül olarak verilen 500lirayı Hilal-i Ahmer bünyesinde, kadın ve çocuklara iş öğreten ve cepheye elbise diken Darü'l-Mesâî vakfına bağışladı.

Şiirin bestelenmesi için açılan ikinci yarışmaya 24 besteci katılmış, 1924 yılında Ankara'da toplanan seçici kurul, Ali Rıfat Çağatay'ın bestesini kabul etmiştir. Bu beste 1930 yılına kadar çalındıysa da 1930'da değiştirilerek, dönemin Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Osman Zeki Üngör'ün 1922'de hazırladığı bugünkü beste yürürlüğe konmuş, toplamda dokuz dörtlük ve bir beşlikten oluşan marşın armonilemesini Edgar Manas, bando düzenlemesini de İhsan Servet Künçer yapmıştır. Üngör'ün yakın dostu Cemal Reşit Rey'le yapılmış olan bir röportajda da kendisinin belirttiğine göre aslında başka bir güfte üzerine yapılmıştır ve İstiklal Marşı olması düşünülerek bestelenmemiştir. Söz ve melodide yer yer görülen uyum (Prozodi) eksikliğinin esas sebebi de (Örneğin "Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak" mısrası ezgili okunduğunda "şafaklarda" sözcüğü iki müzikal cümle arasında bölünmüştür) budur. Protokol gereği, sadece ilk iki dörtlük beste eşliğinde İstiklâl Marşı olarak söylenmektedir.
***

İstiklâl Marşı

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!
O benimdir, o benim milletimindir ancak!

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda!
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli;
Değmesin ma' bedimin göğsüne nâmahrem eli!
Bu ezanlar ki şehâdetleri dinin temeli,
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder, varsa taşım.
Her cerîhamdan, ilâhî, boşanıp kanlı yaşım;
Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!



8.03.2015

HER KADIN BİR ÇİÇEKTİR..


Her kadın bir çiçektir..

8 Mart 2015

'' Dünya Kadınlar Günü'' 

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, 

"Ey Kahraman Türk Kadını!.. 
Sen ayaklar altında ezilmeye değil, omuzlar üstünde göklere yükselmeye layıksın." 

Sözü;

Kadınlarımıza  daha fazla değer verilmesi gerektiğini en iyi şekilde ifade etmektedir. 

Bu duygu ve düşüncelerle başta şehit anneleri ve eşleri olmak üzere, tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlarım. 

Tüm kadınlara; 

sağlık, 
sevgi, 
mutluluk, 
başarı, 
eğitim ve fırsat eşitliği,
şans,
güzel günler dilerim. 

Kadınlarımızın ;

Eğitimli, 
açık fikirli, 
aydınlık görüşlü, 
bilinçli, 
kararlı, 
azimli,
cesur, 
kendi ayaklarının üzerinde durabilen, 
maddi ve manevi olarak bir erkeğin zorlayıcı baskısı altında kalmadan, 
tecavüze uğramadan,
tecavüz sonrası canına kıyılmadan,
töre cinayetlerine kurban edilmeden, 
çocuk yaşta zorla bir erkeğin eşi olmaya zorlanmadan, bakamayacağı kadar çok çocuk doğurmaya zorlanmadan, 
kara çarşaf altında saklanmadan yaşayabilen , toplumda baştacı edilen değerli bireyler olmasını dilerim.

Kadınlarımız;
İlim,
Fen,
Siyaset,
Ekonomi,
Sanat,
Tıp,
Hukuk ve bütün mesleklerde her zaman başarılı olmuştur.
Yeter ki fırsat eşitliği olsun.

Cumhuriyet'in bütün değerlerini taşıyan,
Beni ve kardeşlerimi en güzel şekilde yetiştiren,
Eğiten, 
terbiye veren, 
bizlere örnek olan 
Anne'ciğimin mekanı Cennet olsun.
Öğretmenlerimden hayatta olanlara sağlık,
Kaybettiklerimize rahmet dilerim.

Atatürk ve Cumhuriyet Değerleri'ni benimseyen,
Çocuklarına da bunun yanında;
önce insanı sevmeyi ve saymayı öğreten her kadına sevgi ve saygılarımla..

Kadınlarımıza değer veren, seven, sayan, baştacı eden erkeklere teşekkürlerimle..

Kadına şiddet uygulayan erkeklerin de Adalet önünde en büyük cezayı almalarının takipçisiyim.

selma er.

(Fotoğraf;
 Eşimin önceki yıllarda bana    aldığı çiçeğin anısıdır.)

DÜNYA KADINLAR GÜNÜ..

Bankacılık ve
Sigortacılık'dan sonra
Yaklaşık beş yıldan beri
Remax'de 900'ü aşkın
Kadın Girişimci'den birisi olduğum ,
Eğitimlerim,
Deneyimlerim,
Empati yeteneğimin yanı sıra
Etik Değerlerimi
Remax'in Etik Değerleri ile birleştirdiğim için çok mutluyum.
Siyaset'de Kadının yeri ve önemini biliyorum.
Siyaset konusunda olmasa da,
Toplumsal konularda en iyi ve en doğruya ulaşmak için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.
En büyük gücün;
Kadınların zekasını, gücünü, yeteneğini, emeğini, bilgisini, sabrını, azmini,deneyimini, ileri görüşünü, altıncı hissini,...,.... birleştirerek elele, gönül gönüle kazanılacağını düşünüyorum.
Kadınlar pes etmezse, susmazsa, asla vazgeçmezse, dayanırsa, direnirse, okursa, çalışırsa, çocuklarını güzel yetiştirirse toplum o zaman gelişir.
Daha güzel yarınlar dileği ile..

SELMA ER
REMAX ARMONİ