23.04.2011

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'mız Kutlu olsun


Bugün, 23 NİSAN..


''ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI''

Dünya'da ÇOCUKLARA hediye edilen TEK BAYRAM..

Hepimizin bu güzel ve özel BAYRAMI kutlu olsun..

Bu özel günde ATATÜRK'ün Türk Gençliğine emanet ettiği Cumhuriyet'imize sahip çıkalım..

Atatürk'ün Türk Milleti için söylediği bazı sözleri tekrar hatırlayalım ve hiçbir zaman unutmayalım, unutturmayalım..

İşte O Sözlerden Bazıları ;

*'' Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz.

* Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.

*Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.

*Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.

*Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.

*Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.

*Gerçi bize milliyetçi derler. Ama, biz öyle milliyetçileriz ki, işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz herhalde hodbince ve mağrurca bir milliyetçilik değildir.

*Bilelim ki milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar.

*Milli mücadelelere şahsî hırs değil, milli ideal, milli onur sebep olmuştur.

*Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.

*Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.

* Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır.

* Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz.

* Türk Milletinin istidadı ve kesin kararı medeniyet yolunda, durmadan, yılmadan ilerlemektir.

* Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar.

* Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.

* Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.

* Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için yeterlidir.

* Biz dünya medeniyeti ailesi içinde bulunuyoruz. Medeniyetin bütün icaplarını tatbik edeceğiz.

* Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.

* Milletimiz her güçlük ve zorluk karşısında, durmadan ilerlemekte ve yükselmektedir. Büyük Türk Milletinin bu yoldaki hızını, her vasıtayla arttırmaya çalışmak, bizim hepimizin en kutlu vazifemizdir.

* İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?

* Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.

* Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hattâ erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa.

* Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk Milletine canımı vereceğim.

* Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.

* Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur.

* Benim naçiz vücudum nasıl olsa bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır.

* Sizler, yani yeni Türkiye'nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz... Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.

* Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.

* Müsbet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kudretli bir nesil yetiştirmek ana siyasetimizin açık dileğidir.

* Mualimler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmenleri ve eğiticileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle mütenasip bulunacaktır.

* Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet, henüz millet namını almak istidadını keşfetmemiştir.

* Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır.

* Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk milleti, Türk sanatı, Türk iktisadiyatı, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişir.

* Türkiye'nin asıl sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstahak ve layık olan köylüdür. Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin iktisadi siyaseti bu aslî gayeye erişmek maksadını güder.

* Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir.''

''23 NİSAN '' ile ilgili kısa bilgi aşağıdadır;

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 23 Nisan 1935 yılından itibaren kutlanan, Türkiye Cumhuriyeti'nin millî bayramıdır.

23 Nisan 1920 yılında TBMM'nin açılışının birinci yılında kutlanmaya başlanan Hakimiyet-i Milliye bayramı ile Himaye-i Etfal Cemiyeti'nin 23-30 Nisan'ı Çocuk Haftası ve haftanın ilk gününü de çocuk bayramı ilan ettiği 1935'den itibaren kutlanmaya başlanan bayramdır. Bu iki bayram 23 Nisan 1935 yılında 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı adı altında bir araya getirilmiştir.

Hakimiyet-i Milliye bayramı , Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu gerçekleştiren TBMM'nin açılışını kutlamak amacını taşırken ; Çocuk bayramı savaş sırasında yetim ve öksüz kalan yoksul çocukların bir bahar şenliği ortamında sevindirmek amacını taşımakta idi.

Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, UNESCO'nun 1979'u Çocuk Yılı olarak duyurmasının ardından, Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği'ni başlatarak, bayramı uluslararası düzeye taşımıştır.

Çocuklar, Gençler, Anneler, Babalar, Dedeler, Nineler..

Türkiye Cumhuriyeti sizlere emanet..

B i z l e r e    EMANET..

Bu özel günde ;

*Atatürk'e,

*Silah Arkadaşlarına ,

*Mehmetciklerimize,

*Tüm Gazi ve Şehitlerimize

minnet duygularımı ifade etmek istiyorum..


NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE ..

selma er..


http://tr.wikipedia.org/wiki/23_Nisan_Ulusal_Egemenlik_ve_%C3%87ocuk_Bayram%C4%B1

2.04.2011

LEMAN AKSOY GÜNGÖR

 

İstanbul 3. Bölge Milletvekili Aday Adayı

LEMAN AKSOY GÜNGÖR
Dr. Öğretim Görevlisi

''1980 Bursa işletme Fakültesini bitirmiştir.Daha önce başladığı Bankacılık mesleğini 23 yıl Etibank İnterbank ve Pamukbankda Şef ,Müdür Yardımcılığı ve Bölüm Müdürlüğü yapmıştır.Bu süre içinde de Marmara Üniversitesinde Bankacılık Sigortacılık Bölümünde Bankalarda kredi Pazarlama tezini yazmıştır. 1994 yılında BDT (Bağımsız Diğer Topluluklar) ülkelerine Birleşmiş Milletlerle Türkiye deki Türk İşbirliği Kalkınma Ajansı (TİKA )Kanalı ile imzalanan sözleşme ile Banking Adviser olarak Moldova,Ukrayna,Moskova,Romanya ülkelerinde Banka kuruluş ve Muhabir Banka çalışmalarında bulunmuştur. Birleşmiş milletler kütüğünde daimi yer almıştır.1996 yılında Türkiye de Biltek Üniversitesi daha sonra 1997-2002 Marmara Üniversitesi Bankacılık Bölümünde Öğrt.Görevlisi olarak çalışırken eş görevi nedeni ile Azerbaycan Bakü de Devlet İşletme Fakültesinde akademisyenliğine devam ederek doktora yapmıştır.2008-2009 Öğretim yılında Okan Üniversitesi Hasanpaşa kampusünde İşletme program başkanı olarak görevine devam etmektedir. ''
SN.Leman Aksoy Güngör,benim 30 yıldan beri en yakın arkadaşım ve dostumdur.İki ayrı bankada birlikte çalıştık.
En yakın aile dostumuzdur.
İyi bir arkadaş,iyi bir dost,iyi bir kardeş,iyi bir eştir.
Herşeyden önce iyi bir insan,tam bir Cumhuriyet Hanımefendisidir.
Dürüstlüğü,doğruluğu,bilgisi,genel kültürü, etik davranışları,verdiği sözleri yerine getirmesi,yardımseverliği,fedakarlığı, empati kurması, ileriyi görmesi, planlı ve programlı çalışması, özverisi, Atatürk ve Cumhuriyet İlkelerine içten bağlılığı aklıma gelen sadece bazı özellikleri.
Onu kelimelerle anlatmak yeterli olmaz.
Yıllardır yapmak istediği şeyi yapıyor şimdi.
CHP'den Milletvekili adayı olmasının bence tam zamanı .
Değerli arkadaşımın her zaman ,her türlü desteğimle yanındayım.
Güvenim sonsuz.
Bu vesile ile memlekete çok daha büyük hizmetler yapacağına inanıyorum.
Başarıların bundan sonra da beni mutlu edecek sevgili arkadaşım.
SN. LEMAN AKSOY GÜNGÖR, CHP-İSTANBUL 3.BÖLGE'DEN MİLLETVEKİLİ ADAY ADAYI OLARAK SEÇİMLERE KATILIYOR.
ONU OYLARINIZLA DESTEKLERSENİZ ÇOK SEVİNİRİM.
TEŞEKKÜRLER.
selma er.

1.04.2011

YAŞAMDAKİ ROLÜMÜZ..



Bu gün 1 Nisan 2011..


İkiz kardeşim ve benim doğum günümüz..


İnsan doğum gününde;

Birçok şey düşünüyor.

Hayatı boyunca yaptıklarının-yapmak istediklerinin-yapamadıklarının muhasebesini yapıyor..


Düşünüp duruyor..


Ben de öyle..


Doğum Günümde ;


Bu Dünya'ya gelmek için bir nedenim vardı herhalde diyorum..


Bu güne kadar hep iyi niyetli, dürüst, yardımsever, özverili olmaya çalıştım..


Belki bir-iki kere birilerinin yüzünü güldürebildim..


Belki hiç istemesem de, ya da farkında olmasam da birilerinin kalbini kırdım..


Ama insanları, doğayı, tüm canlıları sevmeye, saymaya, korumaya çalıştım..

Benim için bu özel günde aşağıdaki yazıyı sizlerle paylaşmak istedim..


''Stewart, minik bir kasabadaki fakir bir işadamıydı.

Çocukluğundan beri bütün hayali dünyayı dolaşmaktı ama art arda gelen


olaylar yüzünden kasabasını terk edememiş, sonunda babasının pek de parlak


olmayan işini devralmak zorunda kalmıştı.

Sevdiği bir karısı ve çocukları vardı.

Ama işler iyi gitmiyordu.

Borçlar birikmişti.


Yaşadığı hayal kırıklığına bir de borçlar eklenince dayanacak gücü kalmamıştı.


Karlı bir gece arabasına binip, kasabanın biraz ötesinden akan nehrin kıyısındaki bara gidip iyice sarhoş olana kadar içtikten sonra kendini köprünün üzerinden atıvermişti.


Stewart sulara düşerken, karanlık göklerden gelen bir konuşma duyuldu.


Tanrı, "ikinci sınıf meleklerden" birine görev veriyordu.

- Eğer bu ümitsiz adama yeniden yaşama isteği vermeyi başarırsan, ben de sana çok istediğin o iki kanadı verir, seni birinci sınıf melek yaparım.

Ve, yeryüzüne tonton, yaşlı bir adam kılığında "başarısız" bir melek düşüyordu.

O güne dek bir türlü verilen görevleri doğru dürüst yerine getiremediği için istediği kanatlara kavuşamayan, kederli bir melekti bu.

Görevi ise çok zordu.

Tümüyle çaresiz, borçlar içinde yüzen, hayallerini kaybetmiş, istediklerinden hiçbirine kavuşamamış, dünyayı gezmek isterken önemsiz bir kasabaya sıkışıp kalmış bir adama hayatı yeniden sevdirecek, onu intihardan vazgeçirecekti.

Melek yeryüzüne indiğinde, bir polis Stewart'ı sulardan çıkarıyordu.

Onu, kendini sulara atmadan önce son içkisini içtiği bara götürüyordu ama orası şimdi çok değişikti.

Serserilerin toplandığı, pis bir batakhane olmuştu.

Kimse Stewart'ı tanımıyordu.

Stewart kasabaya dönüyordu ama orada da eski dostları onun kim olduğunu bilmeyen gözlerle ona bakıyorlardı.

Kasaba bakımsızdı, çirkindi, karanlıktı.

Eski bir okul arkadaşı arka sokaklarda fahişelik yapıyordu.

Karısı ise bir kütüphanede çalışan zavallı bir yaşlı kızdı.

O sulara atlamadan önce ünlü bir adam olarak dünyayı dolaşan erkek kardeşinin ise bir kilisenin bahçesinde mezarı duruyordu.

Stewart, suya düşmesiyle çıkması arasında geçen bu beş dakikada her şeyin nasıl bu kadar değişebilmiş olduğunu anlayamadan etrafına bakarken "ikinci sınıf melek" yanına yaklaşıyordu.

Ona anlatmaya başlıyordu.


- Sen hayatına son vermek istedin ya, ben daha iyisini yaptım, sen hiç bu dünyaya gelmemiş gibi oldun...
Sen olmamış olsaydın ne olacaktı, gör...


Kardeşim ne zaman öldü, diye soruyordu Stewart.


- Sen dokuz yaşındayken o kuyuya düşmüştü ve sen onu kurtarmıştın... Ama ben senin doğumunu iptal edince ve sen hiç doğmayınca onu kurtaracak kimse de olmadı... O çocukken öldü.


- Peki sınıf arkadaşım ne zaman fahişe oldu?


- Bir gün o çok parasız kalmıştı, para bulabileceği hiçbir yer yoktu ve sen ona borç vermiştin... Ama sen olmayınca o gece kendini sattı ve sonra fahişe olarak kaldı.


- Kasaba niye böyle bakımsız ve korkunç gözüküyor?


- Çünkü sen babanın yerini aldıktan sonra insanlardan para toplayıp kooperatifler kurmuştun, binalar yapmıştın, kasaba gelişmişti... Sen hiç olmadığın için o kooperatif kurulmadı, o binalar yapılmadı, kasaba bakımsız kaldı, o inşaatta çalışıp para kazanan birçok insan para kazanamayıp serseri oldu.


Bütün seyircilerle birlikte Stewart da, bir insanın farkına varmadan ne kadar çok başka insanın hayatına değdiğini, o hayatları varlığıyla değiştirdiğini, en sıradan insanın bile bu hayatta tahmin edemeyeceği ölçüde önemi olduğunu görüyordu.


Tavana asılmış, birçok değişik parçadan oluşmuş oyuncaklar vardır, her bir


parça başka bir parçaya dokunarak bir rüzgar yaratır ve oyuncak dönüp durur.


O parçalardan birini çıkardığınızda bütün rüzgarı kesersiniz.


Oyuncak kımıltısız kalır.


Frank Capra'nın o filminde de, hayatın aynen o oyuncak gibi birbirine değen insanlarla döndüğünü, aradan bir tek insanı bile çıkarıp aldığınızda hayatın dönüşünü etkilediğinizi, birçok olayın farklılaştığını, herkesin sandığından daha büyük bir rolü ve değeri olduğunu anlıyordunuz.


Değersiz ve işlevsiz kimse yoktu.


Stewart, o yaşlı ve tonton "ikinci sınıf" melek sayesinde bu gerçeği görünce intihar etmekten vazgeçiyordu.


Kendisine o kadar manasız ve değersiz gözüken hayatının aslında birçok insan için ne kadar değerli olduğunu kavrıyordu.


O intihar etmekten vazgeçince yeniden her şey eskisine dönüyordu.


"Bu muhteşem bir hayat" isimli film, mutlu sonla biterken de gökyüzünde


bir "çın" sesi duyuluyordu.


Tonton meleğe, Tanrı çok arzuladığı kanatlarını veriyordu.


Kendimizi manasız ve yararsız bulduğumuz zamanlar vardır.


Değersiz olduğumuzu, sevilmediğimizi düşünürüz.


Hayalkırıklıklarıyla dolu hayatımızda neden istediklerimizin hiç gerçekleşmediğini merak ederiz.


Cevaplar ararız.


Bulamayız genellikle.


Cevaplar vardır aslında.


Kendimizi yararsız bulduğumuzda çok yararlı işler yapmışızdır, sevilmediğimizi sandığımızda sevilmişizdir, değersiz olduğumuzu düşündüğümüzde değerimizi bilenler çıkmıştır.


Birçok hayatı aynı anda kımıldatan o sihirli rüzgarı yaratmakta bizim de farkına varmadığımız büyük bir rolümüz olmuştur.


Eğer Tanrı "ikinci sınıf" meleklerinden birini bize gönderse ve bizsiz bir hayatın nasıl olacağını gösterseydi, sanırım hepimiz kendimize de hayata da başka türlü bakardık.


Hatta, o melek bize "istediklerimiz gerçekleştiğinde nasıl bir hayatımız


olabileceğini" gösterseydi belki istediklerimizin gerçekleşmemesi için dua ederdik.


Bu muhteşem bir hayattır.


Cevabı ve sırrı kendi içinde saklıdır.


Ve, o hayatı hep birlikte yaparız.


Bazen rolümüzden şikayet ediyorsak, bu da rolümüzün kıymetini bilemememizdendir. ''

Ahmet Altan.


Herkese sağlıklı, mutlu, sevgi dolu günler dileğiyle...

http://selmaer3.blogspot.com/2010/03/dogum-gunumuz-1-nisan.html


selma er.